Ulaşılmaz Bir Yanılsama, Anılar

Mert Emir Kaya | Oct 6, 2024 min read

Ulaşılmaz Bir Yanılsama, Anılar

Geçmişi düşünürken hissettiğimiz bu özlem, dramatik bir yanılsamadan başka bir şey değil aslında. Sevdiklerimizle geçirdiğimiz güzel bir anda, yarın bir gün bu anında özleyeceğimiz bir hatıra olacağının farkında değil miyiz? Biz farkında olmasak bile, zihnimiz bunun farkında. O an sanki sıradanmış gibi akar, elimizden kayar ve zihnimiz, o anda geçmişe dair bir tutunma hissetmez veya hissetmek istemez çünkü anın sıradanlığı içinde kaybolur. Ancak ne gariptir ki, çok geçmeden o an uzaklaştıkça, zihnimizde dramatik bir değer kazanır. Özlem duymaya başlarız, çok çabuk zihnimizce kandırılırız ki farkına bile varamayız bunun bir yanılsama olduğunu.

Geçmiş artık elimizde değildir, ulaşılmaz hale gelir ve ulaşılmaz olan her zaman daha cazip görünür. Zihnimiz, sanki orada daha fazla huzur, mutluluk ya da tatmin bulacakmış gibi geçmişe dönmek ister. Oysaki o anı yaşarken sıradan bir mutluluktan başka bir şey değildi hissettiğimiz.

Anıların yükü, anıların kendisinden ağırdır. Geçmişin her bir anını süsler, onlara anlamlar yükleriz. Hatta bazen, geçmişte aslında o kadar da mutlu olmadığımız bir anı bile daha parlak, daha değerli kılmak için zihnimizde yeniden inşa ederiz. O yüzdendir ki anılarımız subjektiftir, çoğu zamanda o anda yaşadıklarımızı tam anlamıyla temsil etmez. O anı, zihnimizde öyle bir şekillendiririz ki, sanki bir daha asla o mutluluğu yakalayamayacakmışız gibi hissederiz. İşte bu, insan beyninin en büyük yanılsamalarından biridir.

Zihnimiz geçmişe her döndüğünde, elimizde olmayan bir şeyin ağırlığını taşıyoruz. Halbuki o an yaşanırken, hiçbirimiz geçmişte ona tutunacak kadar değer verdiğimizi bile hatırlamıyoruz. Ama zaman geçiyor, o an uzaklaştıkça zihnimizde büyüyor. Dramatize ediyoruz, daha değerli kılıyoruz ve sonra bu ağırlaşan anı zihnimizde taşıyoruz.

Peki neden böyle zayıfız kendi zihnimize karşı? Bunun birden fazla cevabı olabilir. Yaşantımızın her anında idealize örneklere maruz kalıyoruz, İdeal insanları ekranlarda görüyor, ideal öğretileri kitaplarımızda okuyor, ideal bir yaşantının nasıl olması gerektiğini öğreniyoruz. Bir insanın ideal bir yaşantıya sahip olamayacağının pekala çoğumuz farkındayız peki zihnimiz bunun farkında mı? İdeale çok mağruz kalan zihnimiz, kendisini bir eleştiri yağmuruna sokuyor ve bir nevi kendisine çile çektiriyor. Hiç kendimize dışarıdan çok mutlu veya başarılı görünen birine bakarak sormadık mı ben neden böyle değilim diye? Peki o kişiyi özel kılan nedir gözümüzde? Sebebi şudur ki, bazı insanlar ideal anlatılara bizden daha çok uyarlar, mutlu bir yüz, mutlu bir aile, başarılı bir kariyer, her şeyin en iyisi vesaire… Lakin hayatta çok az şey bizim elimizdedir kimliğimiz, ailemiz, kültürümüz belkide geleceğimiz? Bunlar ya değiştirilemez şeylerdir ya da çok fazla gayret gerektirir değiştirmemiz için. Zihin burada kolaya kaçar, En basitten başlar bir şeyleri değiştirmeye, kendisini idealize etmeye başlar, anılarımızdan.. Eğer ki arkadaş grubumuz ile bir araya gelirsek ve anılarımızdan konuşmaya başlarsak hep şunu söylerken buluruz kendimizi: en çok biz gülmüşüzdür anılarımızda, en çok biz eğlenmişizdir yaptığımız etkinliklerde, işte de en başarılı çözümü biz getirmişizdir. Halbu ki, bu anıları yaşarken çok az defa özel hissettik kendimizi.

İkinci cevap ise, Anılarımız bizim kimliklerimizdir, şu an bizi biz yapan, gelecekte de bizi şekillendirecek yegane şeydir anılarımız çünkü anılar bizlere özeldir ve eşsizdir. O yüzdendir ki, hayatta da çok anı biriktirebilmiş kişiler yarattıkları bir değere, kendilerinden daha çok imza katarlar. Bunun farkında olan zihnimiz ise anıları manipüle eder ve daha çok benleştirir. Böylelikle, Sıradan bir anıda bile daha eğlenceli, komik, yetenekli kabulleniriz kendimizi ve böylelikle dolaylı yoldan geleceğimizi şekillendirmenin bir yolunu buluruz veya bulduğumuzu sanırız, anılarımızı çarpıtarak.

Her iki durumda da zihnimiz şunun farkında olduğu için yapar bunu: Zaman hiçbir zaman yenilmez, geçmiş artık yok, geleceğin belirsizliği ise önümüzde.