Çelişki
Bilgisizdim, bilmek istedim.
Meraklıydım, cevap istedim.
Bu hayatın nasıl işlediğini fark ettiğimde 18 yaşındaydım. Hayat bana hiçbir şey vaat etmemişti, bana karşı hiçbir borcu yoktu. Bir amacım dahi yoktu, rüzgarlı bir havada düşen bir yaprak gibi savuruyordu beni hayat. Merak ederdim hep, neden buradayım ve gelecekte ne yapacağım diye, bu soruların çokta bir anlamı yokmuş zira bu iki soru hayatındaki düşüncelerine göre şekillenen şeylermiş. 16 yaşındaki Mert şuan ki Mert’in düşüncelerini duysa çok şaşırırdı, oysa ikiside aynı kişiydi.
Bir amaç edinmek istedim kendi kendimce, hayatımın bir anlamı olsun istedim. Buldum da onu, kendim olmak istedim, kendimi tam anlamıyla inşa etmek istedim. Zor bir uğraşmış insanın kendisi olması zira her şeyin tekdüzeleştiği bu hayatta, neyin senden geldiğini neyin ise gelmediğini anlamak çok zordu.
Çok uğraştım ve de farkına vardım, çeliğin ateşte dövülmeden asla bir kılıç olamayacağı gibi, birinin de hayatında onu inşa edecek olan çilelere ve zorluklara göğüs germesi gerektiğiydi. Bunu anladığımda 18 yaşındaydım, o zaman başladı asıl hayat serüvenim.
Her şeyi kendim yapmak istedim, kendimce yapmak istedim. Gerçektende hayat rüzgarı ne kadar sert estikçe o kadar da olgunlaştırıyordu seni. Ama onca bu zorluğun ortasında hep söver buldum hayata karşı kendimi. Neden bir şeyi yapmak çok zor? neden bir şeyi bilmek çok zor? neden bir değer üretmek çok zor? neden hiçbir şey kolay veya kendiliğinden olmuyordu bu serüvende. Aslında çok saçmaymış bu düşüncelerim, çünkü en başından her şeyi ben istemiştim. Her seferinde rüzgara mağruz kalıp, rüzgarın kendisini sorguladım. Bir nevi kendimle çeliştim.
Büyük bir çelişkiydi bu, farkına varması zor oldu. Bir bakıma da tehlikeliydi zira tekrar hiç olmak istemeyeceğim o eski savrulan yaprak olabilirdim. Çok eski bir ismin sözlerinden öğrendim bu çelişkiyi:
“… neden bu kadar dayanılmaz? Neden dayanamıyorum? Cevap vermekten utanacaksın …"
― Marcus Aurelius
Gerçektende utanç duydum içinde bulunduğum çelişkiye. Ama bu sefer ise biraz farklı bir rüzgarı deneyimliyorum, bir hedef uğruna çıktığım bir yoldan ziyade, yaptığım hataların sonucu kendimi bulduğum bir yol bu. Biliyorum bu rüzgarı da atlatacağım, bununla da olgunlaşacağım. Önümde çok rüzgarlar var göreceğim ve de yeneceğim, daha yolun başındayım, tek yapmam gereken şey ise katlanmak, onun da dediği gibi:
“Katlanmalıyız Tanrı’dan gelen rüzgara, şikayet etmeyip çileden.”
― Marcus Aurelius